(Rüzgâr ve kuş sesleri duyulur. Bir müzik başlar. Yaşlı Adam cep telefonundan bir numara çevirir. Arama sesi duyulur. Yaşlı Adam nefes nefese yürürken telefondan sırasıyla yeğeni ve kirvesiyle konuşmaktadır.)
Yaşlı Adam: (Yeğeni ile konuşmaktadır.) Alo! Yeğenim… Geldim, evet oradayım. Yahu sen beni ne sanıyorsun? Tabii ki değiştim, görsen şimdi var ya işe yaramaz bir yaşlı gibiyim! (Güler, sonra ciddileşir.) Yok, yok amcam söyler miyim? Kimse bilmiyor kaçtığı- yani minik bir tekne seyahatine çıkacağımı! Bana bak gecikmez de mi tekne?
(İş adamı olan kirvesi ile konuşur.) Alo, alo kirvem! Sorma ya, bir grup kendini bilmezin taşkınlığı işte! Bir şey çıkacağından değil de… Yok kirvem yook… Sen öyle kalabalık dediklerine bakma, kuru gürültü bunlar!
(Tekrar yeğeniyle yaptığı konuşmaya dönülür.) Ne diyorsun yeğenim, daha da kalabalıklar ha? Ne? Oraya da mı sıçradı isyan? Ulan bir avuç veletti bunlar, ne ara bu kadar palazlandılar! Yo yo… Moralim iyi. Gün gelir devran döner, ben böyle bakıyorum olaya! Otuz küsur sene, az mı? Bilfiil hizmet ettim ben bu memlekete!
(Kirve ile yaptığı konuşmaya dönülür.) Tabii kirvem, tabii öyle! Değil mi? El ele geldik biz bu günlere! Benimki basit bir vekillik… Ya sen? Maşallah kaç şirketin tek sahibisin! (Bıyık altından) Sahi kaç şirketin? Yaa, o kadar oldu demek!
(Tekrar yeğeniyle yaptığı konuşmaya dönülür.) Alo yeğenim duyuyorsun değil mi? Hah! Ne? Yok, onları yanıma aldım ne olur ne olmaz diye, desteler biraz ağırlık yaptı ama katlanacağız mecbur. (Güler.) Bak şimdi iyi dinle söyleyeceklerimi…
(Kirve ile yaptığı konuşmaya dönülür.) Kirvem, şimdi, senin kasada benim emanetler vardı ya, hani dursun, lazım olunca söylerim demiştim zamanında. Hah, lazım şimdi onlar bana! Yeğen bugün uğrasın da bir zahmet… Ne dedin? (Yeğen ve Kirve ile yaptığı konuşmalar art arda duyulmaya başlar. Yeğen’e) Yeğenim takip et o işi, duyuyor musun? (Kirveye) Yok yahu ne kaçması? (Yeğen’e) Bana bak mırın kırın ederse, ne yapacağını biliyorsun değil mi? Bir mesajıma bakar. (Kirveye) Şey icap etti de… (Yeğen’e) Bir mesajıma bakar, hayatını karartırım pezevengin! Alo? Alo? Amcam… Sesin gelmiyor! Alo? Kirvem! Alo? Yeğenim! Alooo! Kapandı!
(Birkaç adım atar. Yaşlı Adam’ın iç sesi duyulur.) Ee nerede bu tekne? Saat 2’de demişlerdi. Şimdi saat… Hii! Saatim! Saatimi unutmuşum! Olacak iş değil yahu! Altın o saat! Dur yeğene söyleyeyim de yetiştirsin! (Telefonundan yeğenini aramaya çalışırken tuş sesleri duyulur.) Çekmiyor namussuz, çekmiyor! (Toprak sallanmaya ve çatırdamaya başlar.) Aa ne oluyor? Deprem mi oluyor? (İskelet topraktan çıkar.)
İskelet: Dur!
Yaşlı Adam: (Yaşlı Adam’ın iç sesi: Bu kim şimdi böyle karşımda dikildi hilkat garibesi gibi? Tövbe tövbe, bir bu eksikti!) Hayırdır hemşerim? (İç ses: Allah Allah, yaklaşan bir tekne desen, o da yok! Ulan yanlış yere mi geldim acaba?) Kardeş bir müsaade et de…
İskelet: (İskelet sert bir şekilde Yaşlı Adam’ı durdurur.) Dur dedim!
(Yaşlı Adam’ın iç sesi: Adama bak be, bir deri bir kemik ama maşallah kuvveti yerinde.)
İskelet: Neden burada olduğunu biliyorum!
Yaşlı Adam: (İç ses: Allah’ın iskeletörüne bak, zarf atıyor bana! Bir anda köylü taklidi yapmaya başlar.) Ah sen nereden bilecen… Ben taa öte uçtan koşu koşu verdiydim… Oyy, benim gaydırıguppak halım… Oyy benim hayırsız oğlan! Kodu gitti na bu kadar odunu sırtıma…
İskelet: Oyunu bırak! Biz bizeyiz!
Yaşlı Adam: (İç ses: Biz mi bizeyiz?) Sen kimsin hemşerim?
İskelet: Ben… Ölüm!
Yaşlı Adam: (Kahkaha atar.) Tabii tabii, ben de lamba cini, hani böyle okşayınca çıkan var ya! (İç ses: Yazık… Açlık başına vurdu zaar.)
İskelet: Karar ver!
(Yaşlı Adam’ın iç sesi: Ne kararı yahu?)
İskelet: Canın mı, malın mı?
Yaşlı Adam: (Bir anda) Malım! (İç ses: Mal mıyım canım?) Canım! (Ağıt yakmaya başlar.) Aman benim canımdan gayrı neyim var ki…
İskelet: Her seferinde aynı şey!
Yaşlı Adam: Ha?
İskelet: Hemen şimdi bütün parandan vazgeçersen canın bağışlanacak, yoksa…
Yaşlı Adam: Yoksa ne, ölecek miyim? Hadi be oradan kemik torbası! (İç ses: Aklı sıra korkutup beni, neyim var neyim yok üstüne konacak. Yok ya! Saf zannetti herhalde bu beni!) Hırsız Köpek! Ulan erkeksen şimdi burada alırsın canımı. Hadi, hadi! Haha! İşte bak anca çene! (Bir an durur, İskelet anlamsız bir şeyler mırıldanır.)
(Yaşlı Adam’ın iç sesi: Ne yapıyor öyle? Bak bak paramı çalmak için sinsi sinsi plan yapıyor. Eeh! Fazla bile oyalandım bu hergeleyle!) (Yürümeye başlar.) (İç ses: Yahu nereye yanaştı bu tekne?) (Telefonunu çıkarır, arama yapar, fakat hat düşmez.) (İç ses: Sinyal yok diyor, soktuğumun… Tövbe tövbe!) (Yürümeye devam eder, iskelet de onu takip eder. )
İskelet: Sol cebinden başla boşaltmaya! Ne koymuştuk oraya? İki… üç… dört deste para! (İskeletin sesi boğuklaşır, adamın düşüncelerine yoğunlaşırız.)
(Yaşlı Adam’ın iç sesi: Sol cep… Evet, tamı tamına dört deste…) (Adımları hızlanır.)
İskelet: İç cepte… dövizler?
(Yaşlı Adam’ın iç sesi: Dövizler, doğru, oraya koymuştum. Tabi esas yük astarın içinde ama onu nereden bile…)
İskelet: Altınların da hepsini bırak!
Yaşlı Adam: (İç ses: Yuh!! Altınları nereden bildi! Bu… Ajan bu! İhanet!) (Aniden durur.) Sen… kimsin? Onun bunun maşası şerefsiz ajan! Öldürürüm ulen seni!
İskelet: O biraz zor!
Yaşlı Adam: Bak tahrik ediyor bir de! Ben senin var ya… (Kayıp düşer.) Aaah! (İç ses: Hay ben senin gibi yolu da, bu yolu buraya koyanı da!) (Telefona arka arkaya mesaj gelir.) (İç ses: Ahh telefon! Kesin tekneden haber var!) (Telefonu cebinden çıkarır, bir sürü bildirim sesi duyulur.) (İç ses: Uuu ne oluyoruz be? Mesaj üstüne mesaj… En çok da yeğenden. Ne demiş… Öff Allah kahretsin, gözlüğümü de almadım ki yanıma! (Okumaya başlar.) Yok! “Amca, geliyorlar.” Haa tekne… Oh iyi! Dur bakayım, “Gemi kaptanı ölmüş…” Ah yazık, ondan gecikti demek! Yok, gemi değil yahu, “Biri”. Biri kaçacağını ölmüş… Yok ötmüş! Ne? Kaçacağımı mı ötmüş! Deme! Ee? “Yakınındalar, işini bitirmeye geliyor isyancılar!” Yok yahu yanlış okudum yine! Bakayım, (Panikle) hay ananı! Doğru okumuşum! Yandık!) Kaçmam lazım, hemen! (Hamle yapmak ister.) Aa! Gitmiyor ayağım! Tutuldum! Yecüc! Bu da senin marifetin değil mi? (İç ses: Cin midir nedir, çarptı beni!) Nasıl yaptıysan, gerisin geriye düzelt beni! (Uzaktan yaklaşan bir grup isyancının sesleri duyulur.) Eyvah! Geliyorlar! Vaktim daraldı!
İskelet: Geliyorlar!
Yaşlı Adam: Sana ne oluyor be? Bana geliyor gelen! Çabuk çöz beni, çöz!
İskelet: Dinle, sen ki milletin sevip seçtiği vekili… Her evin, her devrin en zekisi… (İskeletin sesi boğuklaşır, Yaşlı Adam’ın dikkati gelen isyancıların yükselen seslerine odaklanır.)
Yaşlı Adam: Ohoo… (Sesler daha da yaklaşır.) (İç ses: Yaklaşıyorlar! Kaç kişiler acaba? Birkaç çapulcuysa başa çıkarım, ama ya eli silahlı bir canavar güruhuysa, işte o zaman…) Tamam, tamam sen kazandın, elimi kolumu bağladın. (Ceplerini karıştırır.) Şimdi şurada bir elli bin avro… Aa hatta dur bir tane daha… Başka da zaten yok… Atıyorum… Hadi çöz beni!
İskelet: Palavra atma! Her şeyi at, her şeyi!
Yaşlı Adam: Aaah! Yapamam! Yılların emeği yatıyor burada… Hakkım onlar benim… Al işte bunları defol git, sana ömür boyu yeter bunlar! Ne? Telefonu mu? Kirveyi arayıp geri çekeyim isteğimi öyle mi? Asla! Aslaa! (Gelen isyancıları görür.) (İç ses: Oo kalabalık göründü! Haa tahminimden daha cılızlar… O ne öyle ellerinde taşlar, sapanlar? Yuh! Birinin elinde ok var! Yıl olmuş iki bin bilmem kaç, ok ne arkadaş? Var ya, yanımda bizden birkaç yiğit olacaktı, .mına koyacaktık hepsinin! Aslında daha tepenin ucundalar… Yani zamanım var! Alt edebilirsem şu kemik yığınını, bir ihtimal… )
İskelet: Hadi, inatçı keçi, dediğimi yap, kurtar beni!
Yaşlı Adam: Kurtarayım mı? Sen beni kurtar esas, zır deli! (İç ses: Allah’ım, ben ne günah işledim de bana böylesini musallat ettin? Yeter ulan! Bitireceğim işini bu pezevengin! Sonra da defolup gideceğim buradan! Hah odunlar… Şu odunları bir yakaladım mı… Haah! Canına sıçtığımın iti!) Cehenneme git, cehenneme git! (Vurur, dehşet içinde) Aa, duruyor öyle, sarsılmadı bile! Cehenneme git dedim!
İskelet: Aptal! Sensin benim cehennemim, sensin!
Yaşlı Adam: Ne? (Uzaktan gelen bir ok sesi duyulur. Hızlıca Yaşlı Adam’a saplanır.) AH!