Mürekkep aktıkça durmayacağı belliydi kanın.
Nedir bu akan içinden?
Sözünü ettiğiniz zehri mi Musa’nın?
“Kalemim… senden çok özür dilerim. Dilin olsa da konuşsan; yazdığın neleri neleri çöp etmeye mecbur edildik. Yok! Esas şu kanlı bıçağın dili olsa keşke. Azıcık bile olsa, sahibini anlatsa!”
Fransız ressam Jacques-Louis David tarafından resmedilen “Marat’ın Ölümü”nden hareketle ürettiğimiz bu PAINTelling’de yaşananlara “Musa”, “Bıçak” ve “Kalem”in gözünden şahit olacaksınız. Hazır mısınız?
Hikaye: Kolektif*
Metin/Reji: Mehmet Can Engül
Oynayanlar: Büşra Karpuz, İlker Ergün, Günkut Güven
Ses Tasarımı & Müzik: Rubar Dindar
Ses Kayıtları: Cansel Kademli, Cüneyt Yalaz, Maral Çankaya, Mehmet Can Engül, Tolgahan Ener, Türküsu Sakarya, Zeynep Demirağ
Proje Kadrosu: Beyzanur İyitütüncü, İlker Ergün, Mehmet Can Engül
*Bu PAINTelling’de konu edilen hikaye, temmuz 2023’te düzenlediğimiz “Resimden Hikayeye: Oto/Sansürsüz Hayal Alanı” atölyesi kapsamında kolektif olarak oluşturulmuştur.
Tuval üzerine yağlı boya tekniğiyle yapılmış bu resim, genç bir adamı küvette yatarken gösteriyor. Başında bir bez bağlı ve gövdesi çıplak olan adamın başı yana yatmış, gözleri ise kapalı duruyor. Sağ göğsünün üstünde ince bir bıçak kesiği var. Oradan sızan kan küvetin etrafına yerleştirilmiş açık renk örtüye bulaşmış. Adamın sol eli küvetin üstünde, üzerinde yazılar olan bir kağıt tutuyor. Diğer eli ise yerde, tüylü bir kalem tutuyor. Kalemi tuttuğu elinin sol tarafında, yerde bir bıçak duruyor. Sapı açık renk olan orta boyutlardaki bu bıçağın üzerinde kan lekesi bulunuyor. Resmin sağ alt tarafında, küvetin önüne yerleştirilmiş bir tahta küp var. Küpün üzerinde bir mürekkep hokkası, bir tüylü kalem ve birkaç parça kağıt duruyor. Tahta küpün yan yüzeyinde, açıkça görülebilecek şekilde resimde konu edilen kişinin ismi olan “A. Marat” ve ressamın ismi olan “David” yazıyor. Resimde ışık sol, ön taraftan geliyor ve adamın yüzünü, gövdesinin bir kısmını ve elinde tuttuğu kağıdı aydınlatıyor.
Fransız ressam Jacques-Louis David tarafından 1793 yılında resmedilen bu tabloda ressamın yakın dostu Jean-Paul Marat’ın ölüm sahnesi betimlenmiştir. Fransız devriminin etkin isimlerinden ve Jakobenlerin liderlerinden biri olan Marat, kralın askerlerinden kaçtığı bir dönemde kanalizasyonlarda saklanmak zorunda kalır ve tedavisi olmayan bir çeşit deri hastalığına yakalanır. Bu hastalık sebebiyle gününün çoğu vaktini su dolu küvette geçirmek zorunda kalır. 13 Temmuz 1793 günü banyosunda çalışırken karşı görüşü destekleyen bir kadın tarafından bıçaklanarak öldürülür. David, yakın dostunu ölümünün hemen ardından yaptığı bu tablo ile ölümsüzleştirmiştir. Cinayetin vahşetini özellikle geri planda tutarak Marat’ı huzurlu bir yüz ifadesiyle tasvir ettiği bu tablo, devrimci propagandanın önemli eserlerinden bir tanesine dönüşmüştür.
1748’de Paris’te dünyaya gelen Jacques-Louis David, Fransız Devrimi döneminin önemli ressamı ve Neoklasizm akımının önde gelen temsilcilerinden biridir. David’in resimlerindeki temel özelliklerden biri, klasik Antik Roma ve Yunan dönemlerinden esinlenerek, sade, simetrik, düzenli ve idealize edilmiş formlar içermesidir. Yaşadığı dönemde gerçekleşen Fransız Devrimi’nin etkisiyle politik ve toplumsal temalı tablolar üretmiştir. Eserleri dönemin ruhunu ve ideallerini yansıtan önemli tarihsel kaynaklar arasında görülmektedir. Devrimin ardından Napolyon’un yönetimine sıkı sıkıya bağlı kalmış, devrimci idealleri sanatı aracılığıyla yayma amacı gütmüştür. Ancak Napolyon’un iktidarının sona ermesiyle Brüksel’e sürgüne gönderilmiş ve yaşamının son dönemlerini orada geçirmiştir. “Sabine Kadınlarının Kaçırılması”, “Marat’ın Ölümü” ve “Napolyon’un Taç Giymesi” tabloları önemli eserleri arasında yer almaktadır.
Fotoğraf: Royal Museums of Fine Arts of Belgium